SOSYAL MEDYA
BİLDİRİMLARİ
İyi
öğretmen aramak, bulmak ve iyi öğretmene sahip
olmak her zaman yetmiyor; iyi bir yönetimi, iyi
tasarlanmış bir programı ve ekip ruhunu da
gerekli kılıyor.
Eğitim
ve öğretimin üç ayağını oluşturan “öğrenci +
öğretmen + veli” üçgeninin pasif ayağı konumunda
olan veli, Pandemi ile birlikte kendini fiili
öğretimin içinde buldu. Ona; “EBA’yı dinle,
uzaktan öğretim dersine katıl, ödevlerini yap,
dersine çalış…” söylemlerinin dışında aktif bir
yol haritası sunan okul oldu mu?
İçinde bulunduğumuz süreçte,
kazanım listesinden öğrenmesi gereken konuları
seçme fırsatı verilen – kendi müfredatını
oluşturan– bir öğrenci, hiç kuşkusuz o
kazanımları; nerede, ne zaman, nasıl, ne kadar
sürede ve kiminle öğreneceğinin programını da
yapar. Öğretmenin işlevi bu ortamı yaratmak ve
izlemek olmalıdır.
Son
yıllarda öğrenme ve öğretmeyi öyle kısır bir
köşeye sıkıştırdık ki, ona bir türlü özgürlük
veremiyoruz. Bilemiyorum, belki de özgür
olmasını hazmedemiyoruz. Bu yüzden de dünyanın
yetmişli yıllarda terk ettiği öğretmen merkezli
öğretimden bir türlü vazgeçemiyoruz. Galiba
okullarımızın başarılı öğrenciler cenneti
olmasını çok seviyoruz.
Öğrenilen her bilgi değerlidir. Nasıl ve nereden
öğrenildiği değerini değiştirmez. Yeter ki
kalıcı olsun. Çobanın koyun güderken, çalışan
öğrencinin dinlenirken okuduğu kitaptan
öğrendiği bilgiyle; internetten, EBA’dan, özel
öğretmenden öğrenilen bilgi arasında hiçbir fark
olmaz
Eğitim sistemini hep ticari taksiye benzetirim:
En iyi bakım yapılsın, yetki alan değiştirsin...
Modeli yenilensin, en pahalı marka alınsın… Hala
getirisi yerinde sayıyorsa, problem başka yerde
demektir. Biraz da o taksiyi kullananla
ilgilenilmesi, ona sorulması gerekmez mi?
Toplumda öyle bir algı oluştu ki, tüm öğrenciler
tablet sahibi olur ve internet erişimine de
kavuşursa her şey düzelecek, eğitim ve öğretimde
hiçbir sorun yaşanmayacak! Bu algı asıl
sorunları gölgede bırakıyor.
-
Yüz yüze öğretimde ne öğreneceğini, genellikle öğretmen
anlatırken öğrenen öğrenciyi aynı yöntemle uzaktan öğretim
ekranına çekmek çok zor, bu konuda
paylaşım kaçınılmaz..
-
Öğrenmeyi öğrenmiş bir öğrenciye ne öğretmen ne
de veli, EBA ekranını izletemez; çünkü öğrenci o
süreyi kendisinin çok daha değerli kılacağının
bilincinde olur.
Pandemi öncesinde velilerin eğitim ve öğretime katkıları çok
sınırlıydı yok denecek kadar azdı. Uzaktan öğretimde değişen bir
şey olmadı, veliler adeta çözüm aramaya terk edildi. Şimdi
onlara çözüm önermenin tam da zamanı…
Pandemi öncesinde veliler; haydi kalk, elini yüzünü yıka,
kahvaltını yap, giyin, servisi kaçırma, okuldan çıkınca geç
kalma, ödevini yap, dersine çalış, çantanı hazırla, erken yat…
Şimdi bunların bazılarına gerek yok; bazıları EBA izle,
internete gir, öğretmeni dinle.
Uzaktan Öğretim canlı da olsa, eğer öğrencilerin zaman zaman
telefon uygulamaları veya okula gidip öğretmenleriyle yüz yüze
görüşmelerine imkân vermiyorsa, yapılan öğretim göstermelikten
kurtulamaz.
Uzaktan veya yüz yüze öğretimin çözüm merkezi okullar olmalıdır:
MEB, okullar bazında program üretmeli; EBA, ürettiği
materyallerle programı desteklemeli; program haftalık paket
halinde okullara gönderilmeli. YÖNETİCİLER+
ÖĞRETMENLER+VELİLER+YEREL DESTEKLER programın üstesinden
gelecektir
Pandemi sürecinde veliler ister istemez kendilerini
öğrenme-öğretme eylemimin içinde buldular. Öğretmen + Öğrenci
+ Veli üçgeni gerçek anlamda hayata geçti. Çünkü yüz yüze
öğretimin egemen olduğu dönemlerde öğrenciler tam gün okullarda
oldukları için velilerin eğitim ve öğretime katkıları çok
sınırlıydı.
Benzetmek gerekirse; güfteyi şair yazar, besteci
besteler, sanatçı kendi yorumuyla icra eder. Oysa eğitim
sistemimiz öğretmene; güfteyi de, besteyi de, yorumu da siz
yapınız, diyor. Bu üç yeteneğin üçüne birden sahip olan kaç
öğretmenimiz vardır?
Uzaktan öğretimde başarıyı internete, bilgisayara, tablete
yoranlar yanılıyor. Zira yüz yüze öğretimde öğretmeni dinlemeyen
öğrencileri uzaktan öğretimde dinletebilecek sihir veya büyü
gerekir.
Artık anlamış olmalıyız k, öğrenme-öğretme sürecinde kalıcı
öğrenmenin gerçekleşmesi için öğrenciye, “Ben anlatayım siz
dinleyiniz/yazınız”, yerine, sorumluluk yükleyiniz ve
sorumluluğu yerine getirmesini isteyiniz.
Değerli öğretmenler! Unutmayınız: İyi tasarlanan bir planın
uygulandığı sınıflarda zaman öyle hızlı geçer ki, zil sesi
duyulduğunda birçok öğrenciden, “Aaa NE ÇABUK ZİL ÇALDI”
sözlerini duyarsınız. Başarınızın bunda daha sağlam kanıtı
olabilir mi?
Bizim okulda öğretmen bilginin kaynağı değil, rehberidir;
öğrenmeyi öğretiyor, bilgiye rehberlik ediyor, konu anlatmak
yerine öğrencileri yönlendiriyor; kalan zamanda da desteğe
gereksinim duyan öğlencilerle ilgileniyor diyen var mı?
Yüz yüze öğretimi olmazsa olmaz görenleri anlayamıyorum.
Okullarımızda bilginin kaynağı hala öğretmen değil mi? Bu
anlayıştan dolayı yüz yüze öğretimin çekiciliği var mı? Öğretmen
hala konu anlatıyor, soru çözümü yapıyor, sorusu olan öğrenciye
açıklama yapıyor…
Dünyanın yetmişli yıllarda vazgeçtiği öğretmen merkezli
öğretimden bir an önce vazgeçmeliyiz. Bu konuda uzaktan
öğretimin milat oluşturacağı umudunu taşıyorum. Yeter ki uzaktan
öğretime işlerlik kazandıralım.
Okullarımızda aynı konu, aynı sınıfta, aynı yöntemle, aynı
sürede anlatıldığı içindir ki, öğretmenler çoğu zaman doğaçlama
yoluyla konu anlatmaktan, not tutturmaktan, soru çözmekten;
öğretmen desteğine daha çok gereksinim duyan öğrencilere zaman
ayıramıyor.
İhtiyacı olana tablet ve internet verilsin! Ancak çözümün bu
olmadığını, bu olanaklara sahip öğrencilerin öğretmenleri
söylüyor. Gerçek çözüm, tablet ve internete gereksinim duymadan
fırsat eşitliğini sağlayabilmektedir.
Öğretmenlerimiz kendilerini öğrenmenin merkezinden uzaklaştırıp
oraya öğrencileri yerleştirdikten sonra, okulları sevimsiz kılan
tüm değerler sevimli hale gelmekle kalmayacak, öğretmen-öğrenci,
öğretmen-veli, öğretmen-yönetici uyumu ve diyalogu baş
döndürecek.
Bazı özel okullarda, kayıt sırasında okulun eğitim modeli
(eğitim-öğretim hikayesi) anlatılırken vaat edilenler ile
öğretmenlerin sınıfta uyguladıkları örtüşmüyor, veli anlatılan
hikayede çocuğunun rol aldığını göremiyor. Bu durum tüm
özel okullara olan veli bakışını ve yaklaşımını olumsuz yönde
etkiliyor.
Her türlü durumda okulların açılmaması gibi
bir olumsuzluğun tartışılmasını bile gerçekçi bulmuyorum.
Beklentim;
aynı anda, hem uzaktan hem de yüz yüze eğitim aktif kılınmalı,
veli ve öğrenci hangisini seçerse seçsin, alacağı eğitimin aynı
düzeyde olacağına ikna olmalıdır.
Uzaktan veya yüz yüze eğitimin en önemli püf noktası başarı
seyrinin nasıl izleneceğidir. Bu müfettiş veya başka sıfatla
okulları dolaşan uzmanlarla yapılamaz, yapılırsa da göstermelik
olur. Bölüm başkanları ve okul yöneticilerinden başka üçüncü bir
eylem kaçınılmazdır.
Uzaktan eğitim sürecinde eğitim ücretinin karşılığını
alamadığını düşünen, ancak ödeme sorumluluğu gösteren velilerin
gelecek öğretim yılında ve ondan sonraki dönemlerde beklentileri
aynı olmaz. Ödeyecekleri ücretin karşılığını kuruşuna kadar
almak için kılı kırk yaracaklardır.
***
Öğrencilerin, yazılı sınavlar ile yılsonu notları için
belirledikleri hedefleri -en geç ikinci haftada- yazılı olarak
bildirmeleri okul yönetimi tarafından istenmişse, bu kurumda
öğretmenlerin başarısı tüm öğrencilerin hedeflerine
ulaşmalarıyla orantılı olur.
***
İstanbul’da sahaya yeni çıkan veya çıkacak olan eğitim
kurumları, eğer ellerinde farkındalık yaratacak hamleleri yoksa
ve maçı İstanbul’dakiler gibi oynamayı düşünüyorlarsa, şimdiden
sabırlı olmaya alışmalılar...
***
Okul tanıtım broşürlerinde, bekleme salonlarında, sosyal medyada
kurumun başarı ölçütü yaygın olarak geçmiş yıllarda derece
yapmış öğrenciler gösteriliyor. Bu öğrencilerin oranı var
sayalım ki, yüzde beş olsun! Geride kalan yüzde DOKSAN BEŞ’İN
hiç mi değeri yok!
***
Devamını Aç