PANDEMİ SÜRECİ ve EĞİTİM
10.05.2020
Korona felaketi
ile başlayan süreçte öğrencilerin hem okullarından hem de
öğretmenlerinden uzak kalması, veliler bağlamında yeni arayışların
önünü açmakla kalmadı, beklentilerine farklı ve yeni seçenekler
eklenmesinin önünü açtı. İşte bu nedenledir ki; bugüne kadar eğitim
piramidindeki yerlerinden memnun olan özel öğretim kurumları,
gelenekselden çağdaş öğretim modeline dönüşmeyi ve akademik
yenilenmeyi kaçınılmaz kılan 2020-2021 eğitim ve öğretim yılına
kendilerini hazırlamalıdırlar.
Bir anda karşı
karşıya kaldığımız uzaktan eğitim dersleri, okullar arasındaki
eğitim modeli yaklaşımı, fiziksel yapı, teknolojik donanım,
bulunduğu konum ve eğitim ücreti gibi konulardaki farklılıkları
adeta sıfırladı. Bu farklılıkların hiçbiri öğrencilerin ekranlarına
yansımadı. Bütün uzaktan eğitim ekranlarında üç unsur vardı:
Onlardan birincisi ‘dinleyen öğrenci”, ikincisi, kumandası öğrencide
olan bir ‘ekran’ ve üçüncüsü de ‘anlatacağı konuyu çekici kılmaktan
başka seçeneği olmayan öğretmen’… Böyle bir ortamda okul adı ve
markası ne olursa olsun internet, televizyon veya cep telefonu
ekranlarının verimli olması elbette ki çok zordu. Nitekim de öyle
oldu. Uzaktan öğretim derslerine katılım beklenenin çok altında
kaldı. Eğitim kurumları apar topar canlı derslere odaklanırken doğal
olarak ekrana yaklaşmayan öğrenciler için akademik bir çözüm
üretecek zaman bulamadı. Veli ve öğrencilerin canlı derslere
katılmaları konusunda tekrar tekrar aranması da durumu fazla
değiştirmedi. Bu eksiklikler haklı ve mantıklı nedenlere dayansa da
velilerin okulları sorgulamasına engel olmadı. Aynı zamanda veliler
okullarda uygulanmakta olan öğretmen merkezli yüz yüze eğitimin
sıradanlığını ekranlarda canlı canlı görme ve tanıma fırsatı
buldular.
Uzaktan eğitim
yapmaya elverişli programlar sadece canlı derslerle sınırlı kalmadı;
farklı okulların öğrencileri ile aileler arasındaki uzaklıkları da
yakın etti. Veliler ödedikleri eğitim ücretlerinin değerlendirmesini
yaptı, okullar arasındaki ücret farklılıklarını karşılaştırdı, “#evhayatdolu”
mantığı paralelinde sorgulama fırsatı da buldular. Gördüler ki,
çocuklarının, yüz yüze yapılan derslerle ilgili olarak, “Öğretmenimi
seviyorum, iyi de anlatıyor, ama ben hiçbir şey öğrenemiyorum”
biçimindeki yakınmaları karşısında çocuklarını haklı bulmakta
zorlanmadılar.
Özellikle lise son
sınıflarda okuyan öğrencilerin, sınavlardan önceki günlerde okuldan
uzak kalmak istemeleri, bu amaç uğruna rapor peşinde koşmaları
haklılık kazandı. “Kendi
kendime daha iyi öğreniyorum, bu yüzden okula gidip zamanı değersiz
kılmak istemiyorum” diyen öğrencilerin ne kadar haklı oldukları
ortaya çıktı. Çünkü zamanlarının büyük çoğunluğunu yapılacak olan
merkezi sınavlara hazırlanmak için ayıran pek çok öğrenci kendi
başına öğrendiği bilgilerin daha kalıcı olduğunu gördü, daha az
zamanda daha çok şey öğrendiğinin farkına vardı. Bu yüzden okulda
geçen gün boyu süren dersleri zaman kaybına eş tuttu.
Önümüzde yeteri
kadar zaman var. Pandemi süreci nasıl sonuçlanacak? 2020-2021
öğretim yılına yansıması olacak mı? Olursa nasıl olacak? Öğretim
kurumları bu süreci iyi analiz edebilecek mi? Üzerinde durulması
gereken asıl bilinmezlik bu soruların yanıtlarında… Okulların geçmiş
yıllarda olduğu gibi eylül ayında başlayacak olmasından kimsenin
kuşkusu yok. Ancak başladığı gibi devam edeceğini kimse iddia
edemez. Aslında bunu zaman gösterecek, ancak bu süreçte velilerin
eğitime bakışlarının değiştiğini görmek gerek, özel okul
seçeneklerine yenilerinin eklenebileceği unutmamalı, gerekli
önlemler şimdiden alınmalılar.
Yapılandırmacı
öğretime geçme konusunda artık mazeretimiz kalmadı. Bugüne kadar
öğretmen merkezli öğretimden bir türlü vazgeçmedik, mevcut anlayışla
bir arpa boyu yol da aldığımızı söyleyemeyiz. Nitekim yapılandırmacı
öğretim yaklaşımı 2004-2005 öğretim yılından itibaren kademeli
olarak uygulamaya konulmasına rağmen 2020 Mayıs itibarıyla hala
başladığı yerde duruyor… Ne tesadüf ki, o dönemin Talim Terbiye
Kurulu Başkanı olan Prof. Dr. Ziya Selçuk şimdi milli eğitim bakanı.
Haklı olarak bu durumdan 2023 Eğitim Vizyonu bağlamında yepyeni
umutların hayata geçeceğini bekliyoruz. Ancak özel öğretim kurumları
her şeye rağmen eğitimde değişimi bir an önce başlatmalı, 2023
Eğitim Vizyonunun kazanım ve getirilerini kesinlikle beklememeli.
Bilinmelidir ki, Pandemi sürecinde yaşanan uzaktan eğitim, özel
okullar bağlamında pek çok taşı yerinden oynattı. Bu süreçte her
okulun elinden geleni yapmadığını kimse söyleyemez, zamanın
darlığına rağmen başarılı bir sınav verilmediği gibi net bir gerçek
var ortada. Geç kalınması durumunda eğitim sektörünün daha büyük
zarar göreceği açıktır.
Değişimi gerekli
kılan neden sadece Pandemi süreci değil. Eğer bir eğitim kurumu “Her
öğrenci öğrenebilir” diyorsa, internet sitesinde bu yargıyı ilke
olarak belirtmişse, böyle bir okulda sınıfta kalan öğrenci olmaması
gerekir. Çünkü öğretim yılı başında akademik seviyesi eşit olmayan
öğrencilerin bulunduğu sınıflarda öğretim yılı sonuna kadar denge
sağlanır, bütün öğrencilerin seviyeleri azami ölçüde birbirlerine
yakınlaştırılır. Başka bir deyişle, homojenleşen bir sınıf
oluşturulur ki, böyle bir sınıfta öğrenci niçin sınıfta kalsın ki…
Dolayısıyla ‘her öğrenci öğrenebilir’ ilkesiyle yola çıkan bir
okulda sınıfta kalan öğrenci varsa, o okulda pedagojik değerlerin
üstü örtülmüş demektir. Hele hele ödev yapmayan, derse hazır
gelmeyen, kitap taşımayan öğrencileri öğretmen sınıfta bırakmakla
tehdit ediyorsa; bu durumun anlamı bilin ki o öğretmen kendi
zaaflarının üstünü örtüyordur.
Son olarak şu
gerçeği de anımsatmakta yarar görüyorum: Uzaktan eğitim sürecinde en
kazançlı çıkanlar akademik hedeflere öğretmen desteğine gereksinim
duymadan ulaşan öğrenciler oldu. Onlar yüz yüze yapılan derslerin de
iyi öğrenceleriydi. Onlar hedefe giden yolda hep önde yürür,
öğretmen genellikle onlarla beraber olur. Okul başarısını
sırtlayanlar, öğretmenlerini mutlu kılanlar hep onlardır. Derslerine
iyi hazırlanırlar, ödevlerini yaparlar, devamsızlık yapmazlar,
disipline gitmezler, yüksek notlar alırlar… İster istemez bu başarı
öğretmen merkezli öğretimi velilerin gözünde taçlandırır. İyi gibi,
güzel gibi, başarı gibi görünen bu durum aslında Yapılandırmacı
öğretim veya başka model arayışlarını gölgede bırakmaktadır.
Görünmeyen gizli cezayı çekmek arkalarda kalan öğrencilere kalıyor.
Öğretmen desteğinden önemli ölçüde yoksun kalıyorlar, yeteri kadar
derse katılamıyorlar. Tembellik, başarısızlık, disiplinsizlik,
saygısızlık, kitap taşımazlık onların hak etmedikleri sıfatlardır.
Eğitim sistemimizde çözülmesi gereken en öncelikli sorunlardan biri
de budur. Bence özel öğretim kurumları milli eğitimden, önce
öğrenmenin merkezine tahtını kurmuş öğretmenleri oradan çıkarmayı,
oraya öğrencileri yerleştirmeyi göze almalı. Bunu gerçekleştiren
okullar tüm okullara hem örneklik hem önderlik etmeli. Bunun için
yapılacak ilk iş, eğitim sektöründe paylaşımın önünü kesen
rekabetten samimi bir uzlaşmayla uzaklaşmalılar. Böylece, dünyanın
yetmişli yıllarda uygulamaya koyduğu Yapılandırmacı öğretim
sisteminin önü açılmış olur.
Anlattıklarımı
özetlemek gerekirse;
1. Uzaktan eğitim
dersleri, okullarda yapılan yüz yüze derslerin minyatür bir kopyası
olmaktan ileri gidemedi.
2. Uzaktan eğitim
dersleri öğrencileri ekrana kilitlemedi, özel okullar arasındaki
farklılıkları adeta sıfırladı.
3. Uzaktan eğitim
derslerine katılmayan öğrenciler için ek bir çözüm üretilmedi.
4. Uzaktan
eğitimden, başarılı olan öğrenciler daha çok yararlandı.
5. Öğretmen
merkezli öğretimin etkisizliğini uzaktan eğitim dersleriyle veliler
de gördü.
6. Yapılandırmacı
öğretime geçme konusunda artık mazeretler tükendi.
7. 2020 eğitim ve
öğretim yılı geçmiş yıllardaki gibi başlayacak, ancak geçmiş
yıllardaki gibi devam etmeyecek.
8. Özel öğretim
kurumları için akademik anlamda yeniden yapılanma ve değişim
kaçınılmaz oldu.
9. Öğrenciler
büyük ölçüde kendi kendine öğrenmenin tadını aldı, yeni öğretim
yılında yüz yüze dersler eskisi gibi olmayacak.
10. Özel okullar, 2023 Eğitim Vizyonunun kazanım ve getirilerini beklememeli, aksi halde sektör onarılması güç yaralar alabilir.